dîvânu lugâti't-türk ne demek?

Dîvânu Lugâti't-Türk (Türkçe: Büyük Türk Sözlüğü Derlemesi, Arapça: ديوان لغات الترك) Orta Türkçe döneminde Kâşgarlı Mahmud tarafından Bağdat'ta 1072-1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça bir sözlüktür. Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olup Batı Asya yazı Türkçesiyle ilgili var olan en kapsamlı ve önemli dil yapıtıdır.

Bir kültür hazinesi olan Dîvânu Lugâti't-Türk (DLT), bir yandan XI. asırda söz varlığının genişliğini ve çeşitliliğini gözler önüne sermekte, bir yandan da o dönemde insan ve toplum yaşamıyla, maddi ve manevi kültürle ilgili, ilgi çekici kayıtlar ortaya koymaktadır. Bu bakımdan zamanımızdan yaklaşık bin yıl önce yazılan DLT, Türkçenin ilk sözlüğü olmaktan öte pek çok araştırmacının teslim ettiği üzere tarihî ve kültürel başvuru kaynaklarımızın da ilklerindendir. Toplumların yaşam biçimleri, dünyayı algılayışları o toplumun dilinde de kendini gösterir. DLT, yaklaşık bir asırdır Türklük biliminin başlıca araştırma konularından biri olmuştur. Bu eser, edebiyat bakımından önemli olduğu kadar kültür özelliklerini yansıtması bakımından da değerlidir.1

Kökleşik Arap sözlük bilgisi ilkelerine göre hazırlanmış olan sözlük, Kâşgarlı Mahmud'un Türk boylarıyla ilgili ayrıntılı bilgisinin yanı sıra, Arap dil bilimi konusunda da esaslı bir eğitim görmüş olduğunu gösterir.

Eserin Genel Özellikleri

  • 11. yüzyılda yazılmıştır.
  • Türkçenin ilk sözlüğü, antolojisi, ansiklopedisi ve dil bilgisi kitabıdır.
  • Araplara Türkçe öğretmek, Türkçenin yaygınlığını göstermek için yazılmıştır.
  • Kâşgarlı Mahmud tarafından Bağdat'ta yazılmıştır.
  • Müellifi, Türklerin o devirde yaşadığı coğrafyayı dolaşarak derlemeler yapmıştır.
  • Sözcükleri güzel örnekleyen atasözleri ve şiirler kullanmıştır (Bu özelliği onun, kendisinden sonraki Türk edebiyatı için çok önemli bir kaynak olmasını sağlamıştır.).
  • Yaklaşık 9 bin Türkçe sözcük içerir.
  • Dönemin özelliklerini yansıtan kelimeleri barındırır.
  • Karahanlı Türkçesi ile yazılmıştır.

Kâşgarlı Mahmud

Yaşamı

11. yüzyılda, Karahanlılar döneminde yetişen, soylu bir aileden gelen ve iyi bir eğitim alan Kâşgarlı Mahmud, bilinen ilk Türk dil bilginidir. "Kâşgarî" mahlasıyla da tanınan ünlü Türk dil bilgini, Türk yurtlarını adım adım gezerek derlediği sözcük, bilgi ve şiir örnekleriyle o dönemin Türk diline ilişkin bilgiler vermiştir. Bir dönem Bağdat’ta bulunan Kâşgarlı Mahmud, Türk kültürünün Araplara tanıtılmasında büyük rol oynamıştır.

Türkçeyi Araplara öğretmek amacıyla Dîvânu Lugâti’t Türk ve Kitâbu Cevahirü'n-Nahv fi Lugati't Türk adlı kitapları yazmıştır. Bu tür çalışmalarıyla Türkçenin gelişmesine ve Türk dil birliğinin sağlanmasına önemli katkıda bulunmuştur. Kâşgarlı Mahmud, ömrünün sonlarına doğru yeniden Kâşgar’a dönmüş ve burada ölmüştür.

Eser

Türk dilinin en eski ve değerli sözlüğünün, elde bulunan tek yazma nüshası, 1266 yılında Şam'da yaşayan müstensih2 Muhammed bin Ebû Bekir ibn Ebi'l-Feth es-Sâvî ed-Dimaşki (Muḥammad bīn Abū Bakr ībn Abū'l-Fath aṣ-Ṣāvī ad-Dimašqī) tarafından temize çekilip 1 Ağustos 1266 (Hicri 27 Şevval 664) Pazar günü tamamlanmıştır.

El yazma nüshası 638 sayfadır ve yaklaşık 9.000 Türkçe kelimenin ve cümlenin çok ayrıntılı Arapça ve başka dillerde açıklamasını içerir. Ayrıca Türklerin tarihine, coğrafi yayılımına, boylarına, lehçelerine ve yaşam yöntemlerine ilişkin kısa bir önsöz ve metin içine serpiştirilmiş bilgiler içerir. Antepli Aynî ve Kâtip Çelebi Dîvân'dan söz etmiştir.

Ali Emîrî Yazması

1915 yılında İstanbul’da tesadüfen Ali Emîrî Efendi (1857-1923), eski Maliye nazırlarından Nafiz Bey’in akrabası yaşlı bir hanım tarafından Sahaflar Çarşısı’nda satılması için Burhan Bey’in sahaf dükkânına bırakılan bu Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün birinci nüshası eserini, 3 lira bahşiş verip toplam 33 liraya satın almıştır. Bir söylentiye göre de yanında para olmadığı için eve gidip parayı alana dek kitabın başkasına satılmaması için, dükkân sahibini dükkâna kilitlemiştir.

Ali Emîrî yazması, Sadrazam Talat Paşa'nın (1874-1921) araya girmesi ile Kilisli Rıfat Bilge Bey'in denetimi altında 1915-1917 yılları arasında üç cilt hâlinde basılmış, Türkoloji camiasında büyük yankı uyandırmıştır.

Breslav Üniversitesi, Sami Dilleri Profesörü Carl Brockelmann 1928 yılında atasözlerini, halk edebiyatı örneklerini ve Türk edebiyatı ve dili ile ilgili bulunan bütün kısımları ayrıntılı notlarla sözlüğün Almanca çevirisini yayımlamıştır. Besim Atalay'ın modern Türkçe çevirisi 1940 yılında Türk Dil Kurumu tarafından basılmıştır.

1982-1985 yılları arasında Robert Dankoff ve James Kelly tarafından yayına hazırlanan ve çevirisi yapılan önsöz ve fihrist (gösterge) içerikli İngilizce çevirisi, Harvard Üniversitesi Yayınevi tarafından neşredilmiştir.

Kâşgarlı Mahmud’un eserinin keşfedilmesi ve yayımlanması, Türkoloji tarihinde çığır açan bir olaydır.3 Kâşgarlı Mahmud'un Dîvânu Lugâti’t-Türk döneminde yazdığı ve o döneme ışık tutan başka bir eseri Kitâbu Cevâhirü'n-Nahv fi Lugati't Türk ise kayıptır.

İçerik

Ön söz

Kâşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugâti't-Türk'e şöyle başlar:

"Esirgeyen, koruyan Allah'ın adıyla

Tanrı'nın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi ve yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları, Türklerin eline verildi. Türkler, Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Hak’tan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hâkimi olan Türklere herkes muhtaçtır. Onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya nail olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir."4

Bölümler

"Ben bu kitabı hikmet, seci, atalar sözü, şiir, recez5, nesir gibi şeylerle süsleyerek hece harfleri sırasında tertip ettim. ... Bu lugat kitabını baştan sonuna dek sekiz ayırımda topladım."6

  1. Hemze kitabı,
  2. Salim7 kitabı,
  3. Muzaaf8 kitabı,
  4. Misal9 kitabı,
  5. Üçlüler kitabı,
  6. Dörtlüler kitabı,
  7. Gunne10 kitabı,
  8. İki harekesiz harfin birleşmesi kitabı.

Harita

Kâşgarlı Mahmud'un 11. yüzyılda Balasagun'u merkez alarak çizdiği dünya haritası o dönem Türklerinin yaşadıkları bölgeleri ve dağılımlarını göstermesi bakımından dikkate şayandır.

Harita, Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla çizilmiştir. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde doğu, batı, kuzey, güney yönleri belirtilmiş, bazı deniz ve ırmaklar gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler İdil boylarına yani Kıpçaklar ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Eserde güneybatıda Habeşistan'a, güneyde Hint ve Sint'e, doğuda Çin ve Japonya ve batıda Kürdistan111213 dâhil birçok memlekete işaret edilmiştir.

Şehirler ve Seyahat Güzergâhı

Ortada Balasagun, solda sırası ile İsbicâb, Taraz, Nzl (Näzäl), Yafınç, İkiöküz ve Kumi Talas, sağda ilk başta Barsgan, sonra aynı sırada üç şehir daha işaretlenmiş fakat isimleri yazılmamıştır, ikinci sırada sırası ile Koçnğar başı, , Barman ve Koçu, üçüncü sırada başta Kâşgar, Yarkent, Hotan, Çurçan ve Şançu.

Uygur ilinde (بِلَدُ أويغور, Bilādū Uyghur) yedi tane şehir işaretlemiş fakat bunlardan yalnız Beşbalık, Can-balık, Qočo ve Sulmi gibi şehirlerin isimlerini haritaya yazmıştır. Suyun çıktığı bozkırlar ve kumlar ise Lop Nur Gölü olabilir.

Tohsı ve Çiğil İlinde

Kuyas, Kayas (Saplığ Kayas, Ürünğ Kayas ve Kara Kayas).

Oğuz İlinde

Karnak, Sapran (Sepren), Sitgün, Karaçuk (Fârap), Cend, Yenkend (Dizruyin), Sugnak

Yağma İlinde

"ترتق Tartuk" "Yağma ilinde bir şehir." O dönemde Siri Derya havzasında konumlanmıştır.

Uygur İlinde

Aşçan (Aşıçan),14 Beşbalık, Can-balık, Çurçan, Koçu, Kinğüt (Künğüt), Qočo, Sulmî, Xotan (Udun), Yanğıbalık ve Yarkent.

Diğerleri

Barçuk, Buhara, Bulgar (Bolğar), Itlık,15 İnçkend, Katun sını, Kazvin, Kençek Señir,16 Keşmir, Kum, Mankent,17 Merv, Nişabur, Özçent (Özçend, Özkent), Özkend (Fergana), Sayram (İsbicâb), Semerkand (Semizkend), Suvar, Şaş (Taşkent, Terken), Şıknı, Tünkent, Türk, Yafgu ve Xoçand gibi daha birçok Türk kentleri yer almıştır.18

Ülkeler ve Halklar

Asya'nın batısı, kuzeyi ve güneyi çizilmeden bırakılmış, bir plan olarak bile pek çok hatalarla dolu olmasına karşılık, doğu bölgelerine ilişkin verdiği bilgiler gerçeğe uymaktadır. Haritasında Çin Seddi'ni göstermiş, bu seddin ayrıca yüksek dağların ve denizin Ye'cüc ve Me'cüclerin (Arapça: يأجوج و مأجوج; Ya'jūja Wa Ma'jūja)19 dillerinin öğrenilmesini engellediğini bildirmiştir. Japonya'ya gelince onu haritasının doğusunda bir ada olarak göstermiş ve denizin onların dillerini öğrenilmesine olanak vermediğine işaret etmiştir.

İlk Japonya haritası bir Japon tarafından 14. yüzyılda çizilmiş, bir dünya haritasında yer alması ise 15. yüzyılda olmuştur. Bütün bu bilgilerin ışığı altında -bir plan biçiminde ve yanlışlarla dolu da olsa- ilk Japonya haritası 11.yüzyılda Kâşgarlı Mahmud tarafından çizilmiştir.20

Dîvânu Lugâti't-Türk'ten Orta Asya ve Uzak Doğu’nun o zamanki coğrafi deyimleri öğrenilmektedir:

"Tawgaç: Maçin'in adıdır. Burası Çin'den dört ay uzaktadır. Çin, aslında üç bölüktür: Birincisi; Yukarı Çin'dir ki doğudadır, buna "Tawgaç"21 derler. İkincisi Orta Çin'dir, burası "Xıtay"22 adını alır. Üçüncüsü Aşağı Çin'dir, "Barxan"23 adı verilir; bu, Kâşgar'dadır. Lâkin şimdi "Maçin", "Tawgaç" diye tanınmıştır. "Xıtay" ülkesine de "Çin" denilmiştir."24

Bütün uzmanların fikrine göre Kâşgarlı Mahmud’un Dîvân’ında tarihî coğrafya bakımından önemli bilgiler vardır: “Yazarın verdiği bilgiler genellikle güvenmeğe değer, Orta Asya’da yeni arkeoloji buluntuları da bunları sık sık teyit etmektedir.25

Türk Boyları

"أوغوز Oğuz: Bir Türk boyudur. Oğuzlar Türkmen'dirler. Bunlar yirmi iki bölüktür, her bölüğün ayrı bir belgesi ve hayvanlarına vurulan bir alameti (tamgası) vardır. Birbirlerini bu belgelerle tanırlar. Birincisi ve başları: قنق Kınıklardır. Zamanımızın hakanları bunlardandır. Hayvanlarına vurdukları işaret şudur: ......, Bu saydığım bölükler köktür. Bu kökten bir takım oymaklar çıkmıştır; onları söylemedim, sözü kısa kestim. Bu bölüklerin adları onları kurmuş olan eski dedelerin adlarından alınmıştır. Araplarda dahi böyledir."26

Oğuzları tanımladıktan sonra

"Yağma, Toxsı (Tukhs),27 Kıpçak, Yabaku, Tatar, Kay Çomul ve Oğuzlar, birbirlerine uygun olarak ذ (zel; dh) harfini her zaman ى'ye (ye; y) çevirirler ve hiçbir zaman ذ‎'li söylemezler. 'Kayınağacı'28 na bunlardan başkası 'kadhınğ', bunlar 'kayınğ' derler."29 ve "اراموت Aramut: Uygur illerine yakın oturan bir Türk bölüğü." ve "Bir yer adı."30, "Rum ülkesine en yakın olan boy Beçenek'tir; sonra Kıpçak, Oğuz, Yemek,31 Başgırt, Basmıl, Kay (Kayı), Yabaku, Tatar, Kırkız (Kırgız) gelir. Kırgızlar Çin ülkesine yakındırlar.".32 Ayrıca "Çomul boyunun kendilerinden bulunduğu çöl halkı ayrı bir dile sahiptir, Türkçeyi iyi bilirler. Kay, Yabaku, Tatar, Basmıl boyları da böyledir. Her boyun ayrı bir ağzı vardır, bununla beraber Türkçeyi de iyi konuşurlar. Kırgız, Kıpçak, Oğuz, Toxsı3334 (Tukhs)35, Yağma, Çiğil, Oğrak, Çaruk boylarının öz Türkçe olarak yalnız bir dilleri vardır. Yemeklerle Başgırtların dilleri bunlara yakındır. ... Dillerin en yeğnisi Oğuzların, en doğrusu da Toxsı ile Yağmaların dilidir."36 şeklinde Türk boylarının yerlerini ve ağızlarını tanımlamıştır.

Soğdak, Kençek, Argu, Xotan, Tübüt ve Tenğüt halkları hakkında Kâşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugati't-Türk’te şu bilgileri de verir:

"En açık ve doğru dil -ancak bir dil bilip- Farslarla karışmayan ve yabancı ülkelere gidip gelmeyen kimselerin dilidir. İki dil bilen şehirlilerle düşüp kalkan kimselerin dilleri bozuktur. İki dil bilenler 'سغداق Soğdak',37 'كنجاك Kençek',38 'ارغو Argu'39 boylarıdır. Gezginci olarak yabancılarla karışanlar 'شْتَن Xotan' ve 'تبت Tübüt' halkı ile 'طَنغُت Tenğüt'lerin bir kısmıdır."40

Kâşgarlı Mahmud, 1041 yılında Müslüman Türklerle Pagan Yabaku ve Basmıl Türkleri arasında cereyan eden büyük savaşa iştirak eden Türk gazilerini görmüş ve onlarla konuşması41, eserini yazdığı tarihten aşağı yukarı otuz yıl önce Türkistan’da, Kâşgar’da ve çevresinde bulunmuş olması gerekir. Kâşgarlı Mahmud, koyu bir Müslümandır. Pagan Türklerle savaşan, Budistlerin tapınaklarını yıkıp putlara en ağır hakaret eden gazilerin destanlarından parçalar nakletmektedir.42

Keldi maŋa Tat

Aydım emdi yat

Kuşka bolup et

Seni tiler us böri

"Bana bir Tat geldi. Ona, 'Yat, kuşlara et ol; kuşlar, kurtlar seni bekler.' dedim."43

Kâşgarlı, bu gibi şiirleri aktarırken mutaassıp bir Müslüman heyecanıyla izah eder. Fakat Müslüman Türklerin eski Şamanizm kalıntılarından olan kelimeleri ve terimleri izah ederken tam bir Şamanist Türk gibi konuşur.

Bazen Şamanist kalıntısı olan inanışları ifade eden kelimeleri ve terimleri anlatırken “Türkler böyle inanırlar.”, “Bu inanış çok yaygındır.” demekle yetinir. Kâşgarlı’nın Umay üzerine verdiği bilgiler dikkate değer. Umay, eski Türklerin dişi tanrılarından biridir (çocukları koruyan ruh). Kâşgarlı’nın bu ruh hakkında verdiği bilgi pek fazla İslamlaştırılmıştır. Bununla beraber “umayka tabınsa ogul olur ( = Kadınlar bunu uğur sayarlar.)” diyerek eski inanışa da işaret etmiştir.44

Çıvı cinlerden bir bölük. İslam'dan önce Göktanrı dinini (Tengricilik) benimseyen Türkler şuna inanırdı ki iki bölük birbiriyle çarpıştığı zaman bu iki bölüğün vilayetlerinde oturan cinler dahi kendi vilayetlerinin halkını kollamak için çarpışırlar. Cinlerden hangi taraf yenerse onlardan yana çıktığı vilayet halkı da yener. Geceleyin bu cinlerden hangisi kaçarsa onların bulunduğu vilayetin hakanı da kaçar. Türk askerleri geceleyin cinlerin attıkları oktan korunmak için çadırlarında saklanırlar. Bu; Türkler arasında yaygındır, görenektir.45

Dîvânu Lugâti't-Türk'te; "قُلباَق Kulbak46: Bir Türk tapganın, din ulusunun adıdır. Balasagun dağlarında bulunurdu. Anlattıklarına göre, bir gün sert bir kaya üzerine "تآنغرِ كُلِ كُلبَك Tengri kulı Kulbak" diye yazar, yazı apak meydana çıkar, bir de bir ak kaya üzerine bu yazıyı yazar, yazı kara olarak belirir. İzleri bugüne kadar durmakta imiş."47

Günümüzde Moğolistan Halk Cumhuriyeti’nin Bulgan Aymag (Moğolca: Булган Аймаг) bölgesinin sınırları içinde, Gurvanbulag (Moğolca: Гурванбулаг) Sum'un (Moğolca: сум, ok) 17 km güneydoğusundaki Gurvaljin Uul’da (1.176 m yükseklik) bulunmaktadır. Yazıt, 130-103x98-92 cm boyutundaki granitten bir kaya üzerine yazılmıştır. Yazıt başka bir yere (bir anıt mezara) götürülmek üzere burada hazırlanmıştır. Yazılı olduğu granit kaya parçası, üçgen şeklindeki bir dağın eteğinde bulunduğundan, Moğol bilginlerce Gurvaljin Uulın Türeg Biçes (Üçgen Dağın Türk yazıtı) diye adlandırılmıştır. Gurvaljin sözcüğü Moğolcada "üçgen", uul ise "dağ" anlamına gelir. Yeri O. Namnandorj tarafından saptanan yazıt üzerinde ilk yayınlar Moğol ve Rus bilginlerce yapılmıştır. Türk bilginler ise, yazıtı "Gürbelçin Yazıtı", "Gürbelcin Yazıtı", "Gürbelçin Abidesi", "Gurbalcin Yazıtı", "Gurvaljin Yazıtı", "Gurvaljin Uul Yazıtı" biçiminde adlandırmışlardır. Fakat bu şekilde adlandırılmasıyla "üçgen yazıtı" anlamına gelmektedir. Oysa yazıtın adı, Moğolcada "Gurvaljin Uulın Türeg Biçes" sözcük kümesiyle karşılanmıştır. Bu sözcük kümesinin Türkçedeki karşılığı "Üçgen Dağın Türk Yazıtı" şeklindedir. Dolayısıyla bu yazıtın "Üçgen Dağın Türk Yazıtı" diye adlandırılması daha uygundur.

Üçgen Dağın Türk Yazıtı'nda bulunan ibare şudur:

Tengri kulı, bitidim

Bu ibare, günümüz Türkçesi ile "(Ben) Tanrı kulu, yazdım." anlamına gelmektedir. Yazıttaki bu ibare, Kâşgarlı Mahmud'un anlatmış olduğu Kulbak adlı eski Türk erenini akla getirmektedir.

Çeviri ve Tıpkıbasımlar

  • Mahmud bin el-Hüseyn el-Kaşğari. Kitabu Divanı Lugati’t-Türk. Dar ül-Hilafet-i Aliye, Matbaa-yi Amire, İstanbul, 1333, Rıfat Kilisli neşri, 1. cilt, 1915.
  • Mahmud bin el-Hüseyn el-Kaşğari. Kitabu Divanı Lugati’t-Türk. Dar ül-Hilafet-i Aliye, Matbaa-yi Amire, İstanbul, 1333, Rıfat Kilisli neşri, 2. cilt, 1915.
  • Mahmud bin el-Hüseyn el-Kaşğari. Kitabu Divanı Lugati’t-Türk. Dar ül-Hilafet-i Aliye, Matbaa-yi Amire, İstanbul, 1335, Rıfat Kilisli neşri, 3. cilt, 1917.
  • Divanü Lugat-it-Türk Tercümesi, Çeviren: Besim Atalay, Ankara: Cilt I, II, III, IV; 1939-1941.

Kâşgarlı Mahmud’un Dîvân’ının Besim Atalay tarafından yapılan ve Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan çevirisi, Türkologların eline düşünceleri bakımından derin, malzemesi bakımından ise önemli bir eser vererek Türkoloji'nin gelişmesine büyük katkılar sağlamıştır.

  • Divanü Lugat-it-Türk (Tıpkıbasımı), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990.
  • Mahmud bin el-Hüseyn el-Kaşğari. Kitabu Divanı Lugati’t-Türk, Farsçaya çeviren ve önsöz yazan: Prof. Dr. Hüseyin Düzgün (Hossein Mohammadzadeh Sedigh), Tebriz (İran), Ahtar Yayınevi, 2004.48
  • Dîvânu Lugâti't-Türk (Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin), Ahmet B. Ercilasun-Ziyat Akkoyunlu, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, Nisan

Dış bağlantılar

Notlar

<div class="references-small"> </div>

Kaynakça

  • Besim Atalay, Divanü Lügati't - Türk, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2006 ISBN 975-16-0405-2.
  • Məhmut K̡əxk̡eri, Turki Tillar Diwani / Diwanu luƣat it-Turk, Ürümqi, Xinjiang həlk̡ nexriyati 1980
  • Hudud al-'Alam, The Regions of the World

Orijinal kaynak: dîvânu lugâti't-türk. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. Adem,AYDEMİR,"DİVANÜ LÜGATİ'T-TÜRK'TE İŞ KAVRAMINA DAİR VERİLER ",Türkoloji Makaleleri

  2. El yazması eserini el yazısıyla kopya eden kimse. Güncel Türkçe Sözlük.

  3. Bu eserin keşfedilmesi, Türkiye’de ve Avrupa’da yayımlanması ve araştırılması üzerine daha ayrıntılı bilgi için bkz. M. Şakir Ülkütaşır: Büyük Türk dilcisi Kâşgarlı Mahmut, 2. baskı Ankara 1972.

  4. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 3, 4

  5. Vezni altı defa müstef'ilün'den ibaret olan bir nevi şiir veya bahire denir. http://www.sozluk.net/index.php?word=recez

  6. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 5.

  7. Bir kelimede harf-i illet denen "ا و ي" (elif, vav, ya harfleri) harflerinden birisi aynı cinsten yan yana iki harf bulunmazsa ona "سَلِم salim" denir.

  8. Bir kelimede aynı cinsten iki harf yan yana gelir, birinci harf sakin, ikincisi hareketli olursa "مُزاَاَف muzaaf" denir.

  9. Kelimenin ilk harfi harf-i illet harflerinden biri olursa "مِسَل misal" denir.

  10. Kendisinde genizden gelen bir harf bulunan kelimeye "غُنّأ gunne"li denir.

  11. "اشجان Aşçan" "Çin’e giden yol üzerinde konak yeri olan bir şehir."TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı

  12. Tıraz’a yakın bir şehir adı. TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı

  13. Kençek Senğir: Talas yakınında bir şehrin adıdır. Burası Kıpçak sınırıdır.

  14. Kâşgar yakınında bir şehrin adı; bugün haraptır.TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı

  15. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2

  16. Qālū Yā Dhā Al-Qarnayni 'Inna Ya'jūja Wa Ma'jūja Mufsidūna Fī Al-'Arđi Fahal Naj'alu Laka Kharjāan 'Alá 'An Taj'ala Baynanā Wa Baynahum Saddāan - Dediler ki: “Ey Zu'l-Karneyn, gerçekten Ye'cüc ve Me'cüc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi” - Kuran-ı Kerim Al-Kahf suresi 18:94

  17. R. V. Tooley, Ma/is and Map Makers, London 1952, id ed., sayfa 107.

  18. "تڤغاج Tawgaç" “Maçin’in adıdır”.TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı

  19. "ختاى Xıtay" “yukarı Çin”.TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı

  20. "برخان Barxan" “Aşağı Çinin adıdır”.TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı

  21. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 343, 483

  22. İ. YU. Kraçkovskiy, İazbrannıe Soçişneniya, Moskva-Leningrad 1957, Cilt IV, sayfa 268

  23. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 55 - 59

  24. http://www.kroraina.com/hudud/index.html Hudud al-'Alam, The Regions of the World

  25. "كُرْت kürt: Kayın ağacı. Bundan yay, kamçı, değnek gibi şeyler yapılır.

  26. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 32.

  27. TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı

  28. Yemek, Kıfçakların bir oymağıdır.

  29. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 28.

  30. doğru yazılış şekli için Lütfen buraya bakınız TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı

  31. خ = x Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa xxxııı.

  32. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 30.

  33. Soğdak (سغداق): “Balasağuna gelip yerleşmiş olan bir ulustur”.

  34. Kençek (كنجاك): "türklerden bir bölük".

  35. Argu (ارغو): Bir Türk boyu.

  36. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 29.

  37. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt III, sayfa 227

  38. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 463

  39. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 36

  40. Prof. Dr. Abdülkadir, İnan “Umay ilahesi hakkında” Türkiyat II, 1926; Makaleler ve İncelemeler 1968 sayfa 397-399

  41. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt III, sayfa 225

  42. Kulbak: Bir Şaman evliyası

  43. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 474-475 ve Cilt III, sayfa 80

Kategoriler